Résumé :
|
Yazarın sanatını icra ederek hem kendini hem de dünyayı iyileştirebileceğini düşünmesi ve bu uğraşın gece vakti daha erdemli bir hale bürünmesi psikoloji ile ilgili olduğu kadar optik ile de ilgili bir durum. Karanlığın sadece cehalet ya da akıl tutulması olarak değil, aynı zamanda bilinmezlik ve sonsuzluk metaforu olarak da ele alınması gece çalışan (ya da uyuyamadıkları için gece çalışmaya mecbur olan) yazarların maneviyat veya metafizikle ilişkilerini de sembolize eder. Sanatçının aydınlığı temsil edebilmek için önce karanlığın, yalnızlığın ve acının içine düşmesi, tüm bu duyguları en yoğun şekilde hissetmesi gerekir. Bu düşüncenin pratiğe çevrilmiş en eski örneklerinden biri Antik Mısır’da ruhlarına kılavuz arayan şairlerin Tanrılar tapınağında bir gece zifiri karanlık bir hücrede kalarak kalplerindeki anlamları düşünmeleridir. Yani bilgiyi ve aydınlığı arayanı keşfe yaklaştıran şey hem uykusuzluk hem de karanlıkta uyanık kalma tecrübesidir.
|