Résumé :
|
Yazar eserlerinde bilinçaltına yerleşen, kişiliğini meydana getiren kodları, eğitim ve ideolojisini ister istemez kahramanlarına yansıtır. Onları biçimlendirirken kendinden bir şeyler katar. Moda deyimle "siyasi yazmıyorum" dese de, her eser, dönemin sosyolojik, psikolojik, sosyal ve ideolojik bir okumasıdır. Ve her yazar toplumda var olan değer yargılarının, gelenek ve göreneklerin ya taşıyıcısı ya da onları yakıp yıkarak yeninin habercisidir. Beni Stefan Zweig'in "Korku" adlı öyküsü hakkında yazmaya iten neden de tam buradan kaynaklanmaktadır. Stefan Zweig, öyküsünde kadına, aileye, ahlaka geleneksel bakışı onaylamakta mıdır, yoksa yeni bir görüş, yeni bir ahlak anlayışı mı sunmaktadır? Kitabı elimizden bıraktığımızda içimizi bunaltan, duygularımızı altüst eden kızgınlık ve öfkenin nedeni nedir? Sadece psikolojik bir roman deyip geçebilir miyiz?
|