Résumé :
|
Saussure'ün, dilbilimi tarihsel, art-süremli bir olgu olarak değil de eş-süremli, biçimsel ve kendi içine kapalı bütünsel bir işleyiş olarak düşünmesi yapısalcılık olarak adlandırılacak olan düşünsel hareketin kuramsal çerçevesini oluşturma çabasında bir temel oluşturmuştur. Saussure'ün geliştirdiği kuramsal yapının belli başlı ilkeleri kendisinden sonra gelenlerce değişik alanlarda kullanılarak daha "somut" bir işleyişe sokulmaya çalışılmış ve bu nedenle de çıkış noktasında sahip olduğu kuramsal özellikler zenginleştirilmiş, bir tür felsefi dilbilim çalışması olarak düşünülebilecek olan bu yeni "bilimsel" söylem, Barthes'da gücünü Marksizm'den alan bir ideoloji eleştirisine, Levi-Strauss'da mitlerin ve akrabalık ilişkilerinin çözümüne yönelen bir antropolojiye ve Lacan'da da parçalanan bir öznenin kurulum serüveninin anlatıldığı, bilinçdışının çözümlenmesini amaçlayan psikanalitik bir kurama dönüştürülmüştür. Saussure'dan sonra gelen bu değişik alanlardaki kuramcıların temeldeki ortak noktası hiç şüphesiz hepsinin de ilgi alanları bağlamında yapısal olanın biçimsel, yani oluşturucu çözümlemesiyle uğraşmış olmalarıdır.
|